aynayla hasbihal

 Yüzleşmem gereken bir şey var, sözde olmadığına inandığım ve yokluğuyla hem onur hem gurur duyduğum bir ego. Bence varlık ve yokluk birbirine çok yakın şeyler, insanlık deyimiyle ince bir çizgi var aralarında. Hatta bence iç içe kavramlar. Egonun varlığı, özgüven eksikliği barındırır mesela. :) 
 
 Kendi kendime yazıp güldüğüm, bazen üzüldüğüm ve çokça düşündüğüm bu mecrada her şeye ''bence'' eklemeyi terk etmeye çalışıyorum bu ara. Burada sanki izleniyormuşum gibi konuşmayı da bırakmaya çalışacağım. İç sesimi dökmeye çalışacağım olabildiğince. -Yine de bir gün görürse annemi hayal kırıklığına uğratmamak için küfürleri es geçebilirim. :)- 

 Bunun bir ismi varmış, Spotlight Etkisi. Yani sahne ışığı; sürekli sahnede izleniyor gibi hissetme, düşünme ve öyle davranma dürtüsü. Potansiyel bir psikoloji uzmanı olma edalarıyla hemen kendime bu tanıyı koydum, hatta bir de yapıştırdım 'ileri derece' diye. E ne de olsa insanın en iyi psikoloğu kendidir değil mi? Avutun çabuk beni.
 
 Nereye bağlayacağım bunu, şuraya: sürekli izlendiğini düşünmek acaba kendini fazlaca önemsemek mi? ''Kim ne yapsın benim ne dediğimi, ne yaptığımı'' diyememek mi? Belki de bundan kaynaklanıyor bendeki bu kaygı da.

 Gerçekten kendimdeki eksikleri, hataları, yanlışları görmeye bayılıyorum. Bunları söylemeyi de seviyorum. Ama ne var biliyor musunuz? Bu hem egodur hem özgüven düşüklüğü. Hem ''bu yanımı biri görüp yüzüme vurmadan ben söyleyeyim de meşrulaşsın''dır hem de ''bakın ben eksik yanlarımla ne kadar barışığım''dır. Şu an bunları yazmak bile ''en bilinçli benim!!!'' hissi veriyor bana. Maalesef bunu söylemek durumundayım samimi olacaksak. Umudum en azından bu durumun farkında olmamın iyi bir şey olması yönünde.

 Bu hayatta en çok egosu yüksek insanlardan kaçtım. Hep onları sevmedim, hep onları dışladım ve kötüledim. Onlardan korkuyorum dedim bazen kendime, travma olabilirdi bu. Ya da belki bilinçaltımdan gelen bir şeyler bir şeylerdi. Birisi sorduğumda ''mütevazı olmak en güzeli bir işte en iyisi olsan da'' dedim. Çünkü hayata bakışıma ters düşüyordu öyle biri olmak, böbürlenmek, kendini övmek. Ama bugün ''acaba'' diyorum. ''Acaba öyle bir içgüdüm vardı ve bundan mı kaçtım? O yanımın açığa çıkmasından mı korktum?''. Ya da belki ben de övünmek istiyordum ama beceremiyordum. Ya da ne bileyim övündüğüm takdirde birileri tarafından yadırganmaktan mı korkuyordum? 

  Zaten yadırganmak, muhtemelen bir psikiyatri testine girsem en büyük korkum olarak boy gösterir. Böyle bir şey olması çok muhtemel o yüzden. Ama haksızlık etmek istemiyorum kendime. Belki de gerçekten hayata bakışıma ters düşüyordur ''çok iyiyim be'' demek.

 Bugünkü yüzleşmemiz bu kadardı, konuğumuz da Özlem Hanım'dı. Kendisine bu konuları abartmadığı ve ne olursa olsun kendisiyle barışık olduğu bir hayat dileriz. 

Ah! Düne,bugüne,yarına baka baka vay!
Yüzümü, gözümü, iki çift sözümü
Kirli sepeti dibi gibi bastırıp gizlemişim
Ah! Sola diye sağa; düzümü tersime
Tam da başucuma saatli bombalar kurmuşum
Rüyalarda buruşmuşum

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

alıp da veremediğim nefesler

kendime doğum günü hediyesi: 17

enseden şakağa